bugün

entry'ler (183)

geçmişinizi kurcalayan sevgili

mutlaka bi b.k bulacak ve kafanıza ekşiyecek sevgilidir. anın verdiği mutluluğa bakmaz kurcalar da kurcalar. evlerden ve gözlerden ırak ola.

abdullah gül ün parti kurması

bugün itibariyle gündeme bomba gibi düşen mevzu.

http://www.cnnturk.com/ha...ah-gul-yeni-parti-kuruyor

(bkz: çarşı karışır)

bülent arınç

haftasonu ve bugün yaptığı açıklamalarla, hem partisine hemde cumhurbaşkanına kafa tutan kişidir. ne kadar gerçekçi, ne kadar yalan bilinmez ama usulsüz giden veya yolunda gitmeyen durumlara karşı vicdan azabı çeker hissiyatı vermekte. partisindeki son dönemi olması, artık siyasetten elini çekecek olması ona bu cesareti vermiş olabilir. ama bi taratan da hazır son iki ayı kalmışken, neden etliye sütlüye müdahale eder bi insan diye de düşünmemek elde değil. seçim yatırımı maksadıyla da böyle bir işe girişmek riskli. onun için bülent arınç ın sırf danışıklı dövüş mantığıyla bu yöntemi tercih edeceğini sanmam. velhasıl kendisini zor günler beklemekte.

çay

muhabbet ortağı, sigaranın katığı, sevgilinin sıcaklığıdır.

30 yaşında hayata yeniden başlamak

çok idealist bir hayal gibi görünse de yapılamayacak iş değildir. veya aptal avuntusu... onun gibi bi'şey...

günü şuku almadan kapatan yazar

kime anlatıyorum ben, havaya mı yazıyorum diye içlenen, burulmuş ve de gücenmiş sözlük yazarıdır.

peynir altı suyunu kafaya dikmek

böbrek taşına iyi geldiği söylenir.

üretim yok yerli ürün kullanma yok ne var

bi yerimize kaçan yol var, köprü var, tünel var, havalimanları. ve bunları yapmanın marifet olduğunu sananlar var. yap işlet devret yöntemini benimsemiş güzel hükümetimiz var. madem bunlar yap işlet devret, benim maaşımdan kesilen, ödediğim vergiler nerde. nereye harcadınız benim paramı? üretime, sanayiye, teknolojiye harcadınız da, istihdamı arttırdınız, ülke ekonomisini kalkındırdınız da benim mi haberim yok. borç mu ödediniz? peşkeş mi çektiniz? ne yaptınız hesabını istiyorum.
genç işsizlik %31 olmuş, üniversite mezunu işsizlik %50. tarımsal üretim birkaç yıla yok olacak. kamuya el açar olmuş gençler, kadro açılsa da işimiz olsa diye. meslek aşkı değil dikkatinizi çekerim. işleri olsun para kazansınlar diye.

dertlendim yine dostlar. affola...

selam bahara yolculuk

13 martta vizyona girmiş "hizmet hareketi" nin ekseninde konusu olan, hamdi alkan' ın yönetmenliğini yaptığı filmdir.

film, özü itibariyle türkiye gündemine misilleme midir; yoksa sadece sanatsal bir yapım olarak bakmak mı gereklidir tartışılır. ancak kişisel kanaatim başarılı buldum. onun sebebi de tamamen önyargılarımdan sıyrılıp seyrettiğim için olabilir.
filmde hoşuma giden görüntülerin çok iyi resmedilmiş olmasıydı en başta. kırgızistanın doğası tablo gibi işlenmiş. çekimlerde emek olduğu gayet açık.
senaryo bütünlüğü bozulmadan aktarılmaya çalışılmış ancak yan konularda eksik kalan detaylar dikkatli bi izleyiciyseniz gözden kaçmıyor. yetim kız ile kekeme oğlan arasındaki aile bağının ve oğlanın amcasının bu aile bağındaki gerçek rolü; kitap arasında para kaçıran adamın gerçek maksadı ve öğretmenin ölümünden sonra gönül işine nasıl adandığı gibi detaylar yok ancak olmaması da pek göze batmıyor.
oyunculuklara gelirsek; ana karakterler çok başarılıydı. kırgız oyuncuların performansı ise bira düşük kalmış.

kesinlikle önyargılardan sıyrılıp izlenmesi gereken, son zamanlarda türk sinemasının başarılı örneklerinden biri olduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim.

19 şubat 2015 liverpool fc beşiktaş maçı

kaleci cenk in pek güven vermediği maç. o nasıl bir baraj kurdurma ve pozisyon almaydı öyle. neredeyse herif boş ağlara gönderiyordu.

mach 3 le etek traşı yapmak

lüks görünse de oldukça rahat bir traştır.

komik esnaf diyalogları

camında "her çeşit saate pil takılır" yazan bir saatçiye girilir.

ben: abi şu saate bi pil takıver
saatçi : (saati evirir çevirir) ne bu?
ben: Ferrari abi... almanyadan bi arkadaşın hediyesi.
saatçi: al sen bunu. hadi olum hadi. yazık etme kendine.
ben arkamı dönüp giderken saatçi abi yanındakine: bilerek yapıyo bu piçler. yüzüme ana avrat sövseler bu kadar ağrima gitmez amk.

manda yuvası

19 aralıkta vizyona girecek olan bir kastamonu komedisi filmidir.

fragmanı için: http://www.youtube.com/watch?v=faNQguRBScs

ttnet

internet sözleşmenizi bitirmek istediğinizde size bir üst paketi yarı fiyatına veren şirkettir.

geçen hafta ttnet müşteri hizmetlerini arayarak internetimi iptal ettirmek istedim ve telefondaki bayan iptal ettirmemem için 16 megabit sınırsız interneti 54 TL ye verebileceğini, yalın internet ücreti olan 15 tl nin alınmayacağını. faturamın sadece ve sadece 54 TL geleceğini başka hiç bir ücret olamayacağını üstüne basa basa söyledi hatta 2 kere de ben teyit ettirdim. üstüne bir de 24 ay tivibu go verdi. mantıklı geldi kabul ettim. bakalım bu ayki faturam ne olacak.

bazı mesleklerden nefret etme nedenleri

sağlık meslek lisesi mezunu olup da birkaç ay içinde atanmaları nefret etme nedenlerinden biri olabilir.
ha bir de havaları yok mu, zannedersiniz beyin cerrahı. üstünde beyaz önlüğü, boynunda steteskopuyla bankaya maaş hesabı açtırmaya geleni gördüm. yuh artık dememek içten değil.

orhan gencebay vs ferdi tayfur

olaya müzikalite açısından bakarsak, orhan gencebay ferdi tayfur' a göre birkaç gömlek üstündür. orhan gencebay' ın çoğu eseri senfoni orkestrası dinliyormuşsunuz hissiyatı yaratır. ancak ferdi tayfur' un sesiyle şarkılarına kattığı duygu bambaşkadır ve hatta bazen bu duygu müziğin önüne geçerek sizi sarıp sarmalar.

diğer boyutuyla bakarsak, yani müzik dışında... orhan gencebay' ın son zamanlarda iktidarın uşağı misali çözüm sürecinin akil adamları arasında olmasını pek içime sindiremedim. sanatçı elbetteki siyasetin içinde de olmalıdır ama şahsi kanaatim, sanatçı muhaliftir iktidar yanlısı değil. çözüm sürecine karşı değilim ancak çözüm sürecinde kullanılan akil adamlık vs gibi şeyler sadece oyalamaca. herkesin bildiği sorunları güzide hükümetimiz bilmiyor mu sanki de akil adamlara ihtiyaç duyuyor. ve orhan gencebay gibi değerli sanatçılarımız, bilim insanlarımız da bu oyalamacaya alet oluyor.

konu saptı biraz lakin böyle işte...

bu devirde araba alan salaklar

çoğu zaman uzun yol seyahati yapanlar için salaklık değildir. uzun yolda az yakan bir araba hem ekonomik hem konforludur. (arabasına göre demeden edemeyeceğim)

trafiğin yoğun olduğu, şehir içi trafiğinde elbette toplu taşıma kullanmak mantıklı. ona lafım yok.

bankaya para yatırmak

günümüz ekonomisinin dönmesi için bankacılık sektörü olmazsa olmazdır. zira dünya üzerindeki ticaretin tamamı bankalar aracılığıyla dönmektedir. bu sebeple en küçük yatırımcısından tutun da, en büyük global şirketlerin dahi bankaya ihtiyaçları vardır.

bankaya para yatırmak mevzusuna gelirsek... banka bireysel yatırımcı için bir güvence sağlar. faiz faiz diye çemkirilen konu aslında sizin paranızın enflasyon karşısında erimemesini sağlamak gibi birşeydir basit bir ifadeyle. sizin 1000 liranız bir sene sonra yastık altında değer kaybetmeyecekse ona bir lafım yok. ama enflasyonun daim olduğu bir ülkede bankadan faiz almak paranızın değerinin kaybolmaması demektir.

banka bir ticari kuruluştur ve para alıp satarak kar sağlamak gelir kalemlerinden biridir. elbetteki sizin paranıza yüzde 1 faiz verirken, yüzde 2 faizle kredi kullandıracak.

amerikan mutfaklı evin öğrenci dostu olmaması

türkiye' deki öğrencilerin yaşam tarzını gördükçe sonuna kadar haklı olduğu gözlenen önermedir.

şöyle ki efendim; öğrenci evinde mutfak kesinlikle ayrı bir yerde, salondan ve odalardan bağımsız bir bölgede olmalı ve mutlaka bir kapısı olmalı. olmalı ki bulaşık ve çöp dağları görünmesin.

bu sebeple amerikan mutfak yani salonun içerisinde olan mutfak bir öğrenci için hiç ama hiç cazip değildir.

tuvalette yaşanan dumur olaylar

bazen rezil eden olaydır.

iş arkadaşlarıyla restoranta gidilmiştir. şeflerimiz, müdürlerimiz onların eşleri ve birkaç para babası tacir de mevcuttur masamızda. içkiler mezeler gırla gider ve kafalar bi' dünya olmuştur. bu esnada şahsımın tuvalete gidesi gelir. tuvalete girilir, kapı kilitenir ve hacet bir güzel halledildikten sonra kapı açılmaya çalışılır ama o da ne, kapı açılmaz! lanet olası kilit boşa döner. kapı kolu zorlanır, omuz atılır falan ama sonuç yok. en sonunda kapı kolu da zorlamaya dayanamaz elde kalır. telefon da masada bırakılmıştır, arkadaş aranamaz.

çaresizce klozete oturup biri gelsin diye beklenir. arada tuvaletin küçücük penceresi göze kestirilmeye çalışılır, çıkılabilir mi diye hesap edilir. derken, yaklaşık 15 dakka sonra birinin geldiği duyulur. seslenilir: kardeş içerde kaldım birilerine söylesen kapıyı açsalar. tamam der karşıdaki ses gülerek. ses tanıdık. bu benim haşarı iş arkadaşı! yine de tanıdık birinin seslenmesi önce rahatlatır. önce arkadaş kendi zorlar kapıyı ama beceremez, dur geliyorum der ve 2 dakka sonra baya kalabalık bi grubun sesi duyulur dışardan. aman yarabbi, arkadaş bizim masada kim varsa toplamış gelmiş. millet gülmekten yarılıyor, bi taraftan da laf sokuşturup duruyorlar.

o bir metrekare alan insana zulüm olur mu. yarım saatte zindan oldu zindan. bir de o tuvaletten çıkış anı vardı ki. hiç oraya girmeye gerek yok. siz artık hayal edin sevgili yazarlar.